” Sakarya’da Büyük Bir Sorun Yok”

” Sakarya’da Büyük Bir Sorun Yok”

AKP Milletvekili Adayı Mustafa İsen arkadaşımız Mustafa Kaya, şehir, seçim süreci ve Sakarya’nın geleceğiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. İsen şunları söyledi:
AKP Milletvekili Adayı Mustafa İsen, ilimizin büyük sorunlarının olmadığını belirterek, “Sakarya’da güvenlik ve işsizlik sorunu yok. İnsanların sorun diye takdim ettiği hususların önemli bir bölümü yerel yönetimlerle çözülecek şeyler. AK Parti iktidarıyla birlikte bu şehrin bazı ilçelerinde ciddi altyapı sorunları ele alınıyor. İnsanlar makul isteklerde bulunuyor” dedi.
Teşkilat içinde fedakarlıkla hizmet eden ve gayretle çalışan insanlar tanıdığını ifade eden İsen, “AK Parti’nin tüm teşkilatlarıyla bir siyasi partiden çok bir davaya hizmet ettiklerini görüyorum. Onlarla birlikte böylesine kutlu bir yürüyüşe tanık olmaktan mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.
Giriş yazısı: Ferizli Nalköy’den başlayarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne uzanan bir başarının mimarı olan AKP Milletvekili 2’nci sıra adayı Adayı Mustafa İsen ile Ormanpark’ta seçim öncesi gündemi değerlendirdik. Fotoğraf sanatçısı Serdar Özdemir’in çektiği fotoğrafla renklenen söyleşiyi keyifle okumanız dileğiyle.

 

*Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Ferizli Nalköy’de 1953 yılında dünyaya geldim. Okula başladığım yıllarda biraz daha farklı bir Türkiye söz konusuydu. Mesela bizim köyümüzde 5 sınıflı bir ilkokul yoktu. 3 sınıflı bir okulda eğitmen nezaretinde eğitimler sürdürülüyordu. Benim annemi ve babamı okutan bir eğitimci vasıtasıyla birinci sınıfı okudum. İkinci sınıfta köyümüze yedek subay bir öğretmen geldi.  O zaman daha kaliteli bir eğitimle karşılaştık ve okul 5 yıla çıktı. 3. sınıftayken de öğretmen okulu mezunu bir öğretmen geldi. Hayatımın gidişatını bu öğretmenin değiştirdiğini söyleyebilirim. Mehmet Özbek isimli öğretmenim hayatta ve halen görüşüyoruz. Mehmet öğretmenimin ailemi biraz zorlamasıyla okul sınavlarına girdim. Okul hayatımın büyük bölümü yatılı okullarda geçti. Ben köyümüzün belki ilk ortaokul, ilk lise ve ilk üniversite mezunu kişisiyim. Yani önümüzde bir örnek yoktu. Öğretmenlerin yönlendirmesi babamı da cesaretlendirdi. Benim arkadaşlarımdan da okuyabilse çok farklı yerlerde olabilecekler vardı. Çorum İmam Hatip Okulunu bitirdim. Ondan sonra biraz farklı bir alanda eğitimime devam ettim. Atatürk Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum.

DÖNÜM NOKTASI BELGRAD
Hayatımda sıklıkla kullandığım ufuk çizgisi metaforu vardır. Mesela biz şuradan Serdivan’a baksak, dünyanın Kırantepe’de bittiğini görürüz. Halbuki Kırantepe’ye çıksak önümüze farklı bir mekan ve farklı bir imkan açılabilir. Ben her elde ettiğim pozisyonda yeni imkanları değerlendirmeye çalıştım. Fakülteyi bitirdikten sonra mezun olduğum bölüme asistan oldum. Doktoramı bitirdikten sonra hayatımın erken sayılabilecek bir bölümünde Belgrad Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak gittim. O yıllarda Türkiye çok içine kapalı bir ülkeydi. Yurtdışına gitme imkanı bulmak o kadar kolay değildi. Bu tecrübe bana çok büyük imkanlar sağladı. Ben eski Yugoslavya’da gördüklerimle kendi ülkemde gördüklerimi bir anlamda değerlendirerek farklı bakış açılarıyla eşyaya bakmaya çalıştım. Eski Yugoslavya o dönemde şu anki parçalı yapının sinyallerini veriyordu. O toplumsal yapıyı inceleme fırsatı elde ettim. Birlikte yaşayan insanların bir süre sonra darmadağın olduklarını görme fırsatım oldu. O yıllarda Avrupa’yı gezme imkanı elde ettim. Farklı bir bakış açısıyla ülkeme döndüm. Belgrad o anlamda hayatımın önemli dönüm noktalarından bir tanesidir.

BÜROKRATİK HAYAT
Hayatımda akademik ve bürokratik hayat hep yan yana yürüdü. Ankara’ya ilk gelişim Milli Eğitim Bakanlığı’na müşavir olarak olmuştur. Şimdiki Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile birlikte o dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel’in danışmanı olduk. Sonra ben Başbakanlık Aile Araştırma Kurulu’nda Cemil Çiçek ile birlikte çalıştım. Kırgızistan ile ortak Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi kuruldu. Ben o üniversitenin Ankara’da Sosyal Bilimler Enstitüsü’nü kurdum. Üniversite ile ilişkilerim devam ediyor. Orada daha sonra mütevelli heyet üyeliği yaptım. Bugün orada Bilig dergisinin kurucusuyum ve dergiye katkılarım oldu. 2002 yılında AK Parti iktidarı kurulduğu dönemde Kültür Bakanlığı Müsteşarı oldum. Bakanlıklar birleşince Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde bulundum. Kültürle 20’li yaşlardan beri ilgiliyim. Ama bir kültür müsteşarı olarak da masanın karşı tarafında oturma fırsatı elde ettim. Türkiye’nin kültürel birikimini gördüm. Sonrasında 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevine getirildim. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği biliyorsunuz bürokrasinin en tepe noktasıdır. 7 yıl boyunca bu görevi yaptım. Burada da belli ölçülerde kültür sanat faaliyetlerinin daha görünür olması için çalışmalar oldu. Mesela Çankaya Sofraları’nı bu bağlamda değerlendirebiliriz.
****************************
Ben misyon adamıyım
*Ferizli Nalköy’den başlayan ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne kadar devam eden bir öykünün kahramanısınız. Başarınızın sırrı nedir?

Teveccühünüze teşekkür ediyorum. Ben kendimi hep misyon adamı olarak gördüm. Benden bir şey bekleyen insanların beklentilerini boşa çıkarmayacak bir gayretle mukabele etmeye çalıştım. Az önce verdiğim ufuk çizgisi örneğinde olduğu gibi keşfetmeyi severim. Her keşiften sonra yeni imkanlar karşıma çıktı. Okumayı hayatımın en önemli mihenk noktalarından biri olarak kabul ediyorum. Ortaokul 3. sınıfta kütüphaneyi keşfettim ve ondan sonra okumayı hiç terk etmedim desem abartı sayılmaz. İyi bir araştırmacı olarak da 20’nin üzerinde yayınlanmış kitabım var. Dolayısıyla okumak ve yazmak hayatımın vazgeçilmezlerindendir. Temelinde üç tane çok önemli şey var. Okumak, işimi ciddiye almak ve gayreti hiç bırakmamak.
************************
Şehir hayatını eşimden öğrendim

*Her başarılı erkeğin arkasında bir bayan vardır. Eşinizle nasıl tanıştınız. Nasıl bir aile yaşantınız var?
Eşim kendini takdim ederken, “Adapazarı’na öğretmen olarak geldim. Sonra da Sakarya’nın gelini oldum” diye kendini tanıtır. Ailemin bir bölümü Karakamış’ta oturuyor. Karakamış’a eşim öğretmen olarak gelmişti ve kendisini orada tanıdım. 40 yıldan beri devam eden bir evlilik sürdürüyoruz. Gerçekten hayatımın her aşamasında çok ciddi rolü olan birisidir. Ben kırsal kesimde doğdum ve büyüdüm. Şehirli hayatı ve şehir kültürünü onun sayesinde edindim diyebilirim. 3 çocuğum var. Artık hepsi yetişkin. İyi eğitimler gördüler. Büyük kızımız Anadolu Ajansı’nın Kurumsal İlişkiler Direktörlüğü’nü yürütüyor. Bize 3 torun verdiler. Eşi de Bilkent Üniversitesi’nde akademisyendir. İkinci kızımız akademisyendir. Ondan da iki torunumuz var. Akademisyen ve aynı alanda çalışıyoruz. Klasik Türk Edebiyatı alanında çalışıyor. Kendisi TOBB Üniversitesi’nde Doçent. Eşi de akademisyen olarak çalışıyor o da doçent. Şimdi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda Daire Başkanı olarak görev yapıyor. Son çocuğumuz oğlumuz İstanbul’da Avukat olarak çalışıyor.

2007’de neler oldu?
*2007 seçimlerine dönmek istiyorum izninizle. Sizin tabirinizle ‘Teşehhüd miktarı’ bir aday adaylığı süreciniz olmuştu ancak aday gösterilmediniz? O dönemde neler yaşandı?

Ben insanın hayatlarının belli dönemlerinde kaderle hesaplaşmaları olduğuna inanırım. Türkçe’de güzel bir söz vardır: ‘Olanda hayır vardır’ diye. Ben buna inanan birisiyim. Olayı biraz teferruatlı olarak anlatacağım izninizle. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik Bey ve eski Milli Eğitim Bakanımız Ömer Dinçer Bey’in bana naklettiği bir olay var. Ben o dönemde Sayın Başbakanın talimatıyla aday adayı olmuştum. Sakarya’dan başvurmuştum. Benim dosyam Sakarya’da uygun bir yere yerleştirilmiş fakat son dakika şehir listeleri son defa elden geçirilirken, Sayın Başbakan Bursa listesinde özellikle Balkan muhacirlerine mukabele edecek bir adayın olmadığını görerek kendilerinden bir aday bulmalarını istemiş. Konuşmuşlar ve benim ismim üzerinde mutabakat sağlanmış. Sakarya listesinden çekilmiş ve Bursa listesine değerlendirmek üzere bir kenara konmuş. Faruk Bey bana, “Eğer bir suçlu ve düşman arıyorsanız. Ben size suçluyu ve düşmanı da söyleyim. Biz 38 saat uykusuzduk. Bu yüzden sizin dosyanız orada kalmış” dedi.

GELİN ATA BİNMİŞ
Sonuca tabiatıyla üzüldüm. Özellikle Sakaryalılara ne diyeceğime çok üzüldüm. O günde bazı haberler çıktı. Başbakanın talimatıyla istifa ettiğimi hiçbir yerde kullanmadım. Bu dönemde de kullanmadım. O diğer aday adayı arkadaşlarıma haksızlık olurdu. Başka bir türlü sürecin yürümesini düşündüm. O dönemde bazı köşe yazıları Mustafa İsen bizi kandırdı mı? şeklinde yazılar yazdı. Ben kimseyi kandıramam. Hele bir şehri böyle bir duruma düşürmek ne haddim, ne de yapabileceğim şey. Ben olanda hayır olduğuna inandım. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği gibi ulvi bir göreve atandım. Nasip bugüneymiş. İnşallah sonuçlanır ve tamamına erdirmiş oluruz. Gelin ata binmiş, ya nasip demiş.
*Peki bu dönemde milletvekilliği aday adaylığınız nasıl gelişti? Bu süreçte neler yaşadınız?
Ben Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak görevimi sürdürüyordum. Cumhurbaşkanımızın Özel Kalem Müdürü Hasan Bey beni aradı ve milletvekilliğiyle ilgili ne düşündüğümü, Beyefendi’nin siyasete girip girmemekle ilgili kanaatimi öğrenmek istediğini söyledi. Bende kendi takdirlerine maruz olduğunu söyledim. Daha sonra Başbakanlık Özel Kaleminden arandım ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun benimle görüşmek istendiği söylendi. Kendileriyle görüştüm. Bu dönemde sınırlı sayıda bürokrasiden arkadaşı parlamentoya taşımak niyetinde olduklarını ve aralarında benimde olduğumu söyledi. Bana, “Lütfen görevinizden istifa edin ve başvuruda bulunun” dedi. Bende talimat üzerine istifa ettim. Ertesi gün Sayın Başbakan il kongresine geliyordu. Ertesi gün Sayın Başbakanla birlikte şehrimize geldik.
*Bürokrasinin en tepesinden geldiniz. Bu süreçte hiç uyum sorunu yaşadınız mı?
Yani hiç bir uyum sorunu yaşamadım. Ama ilk birkaç gün acemilik evresi yaşadım diyelim. İl Başkanımız Fevzi Kılıç Bey’i 2007 yılında biraz tanımıştım. Onun dışında ildeki arkadaşlarla oturup konuşmaya dayalı bir birliktelikten söz edemem. Ama şunu söylemek istiyorum. Ben burada fedakarlıkla hizmet eden, gayretle çalışan çok iyi insanlar tanıdım. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Biraz AK Parti’nin il teşkilatıyla, kadın ve gençlik kollarının hasbi olarak bir siyasi partiden çok bir davaya hizmet ettiklerini görüyorum. Onlarla birlikte böylesine kutlu bir yürüyüşe tanık olmak doğrusu çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
*4 aydır sahada çalışıyorsunuz. Hiç cevap veremediğiniz bir soruyla karşılaştınız mı?
Şunu söylemek istiyorum. Akademik hayat gerçekten biraz daha hayata ve eşyaya rasyonel bakmaya mecbur kılan bir yaşama biçimidir. Bürokrasi ve nasip olursa siyasette de bu rasyonaliteye dayalı duruşumu bozmayacağımı düşünüyorum. Söylediğim şeylerin hiç birinde inanmadığım bir tek kelime kullanmadım. Bunun kamuoyunda karşılığını gördüğüme tanık oluyorum. Bu 4 aylık sürede bütün ilçeleri defaatle gezdim. Mesela birazdan Karasu’ya gideceğim ve Karasu’ya 9’uncu gidişim olacak. Önemli oranda köy ziyareti gerçekleştirdim. Beden dili konusunu severim ve beceririm. İnsanlarla karşılaştığım zaman veya Sakarya Milletvekili Adayı olarak takdim edildiğim zaman karşımdaki insanın bana bakışından, temas olmuşsa elimi sıkışından bize oy verip vermeyeceğini kestiriyorum. Vermeyeceğini düşündüğüm insanlarda bile asgari insani ölçülerin muhafaza edildiğini görüyorum. İnsanlar ayağa kalkıyor ve benim hatır soruşuma karşılık pozitif davranıyorlar. Türkiye’nin genelinde böyle midir bilemiyorum ama burada demokratik gelişmişlikten söz etmek gerekir.

Halkın istekleri makul
*Sahada gördüğünüz sorular nelerdi?

Bu şehrin büyük sorunları yok. Sakarya’da başka şehirlerde olduğu gibi bir güvenlik sorunu yok. Bu şehirde işsizlik sorunu yok. Biz Sakarya olarak Türkiye’nin pek çok bakımından ortalama parametrelerinin üstündeyiz. İşsizlik probleminin olmayışının bize sunduğu bazı avantajlar var. İnsanların sorun diye takdim ettiği hususların önemli bir bölümü yerel yönetimlerle çözülecek şeyler. Onları da başkanlarımıza intikal ettiriyoruz ve onlarda ilgileniyor. Vatandaşlarımız işlerin hemen olmasını arzu ediyorlar. Oysa AK Parti iktidarıyla birlikte bu şehrin bazı ilçelerinde ciddi altyapı sorunları ele alınıyor. Bu altyapı sorunlarının da getirdiği toz ve çamur gibi sıkıntıları var. Geyve, Taraklı ve Pamukova’da da aynı sorunlar var. Bunlar kısa sürede hallolacak ve bu sorunlar kalıcı olarak çözülecek. Bunların dışında büyük problemimiz yok. Bizim özellikle Eskişehir yolu ve tren hattı dolayısıyla masa başı kararlarla köylerimizin bazısı ikiye bölünmüş. Bazı mahallelerin anayola çıkışında sorunlar var. Bu şikayetlerle de ilgileneceğiz. İnsanlar makul isteklerde bulunuyorlar.

MISIR DESTEĞİ
Mesela Karapürçek ilçelerimizde duble yolu olmaya tek ilçe. Bende bu problemleri çözeceğimize dair görüşlerimi bildirdim. Şehirde, “Mustafa Bey söz verirse bu olur” algısı var. Türkiye’deki sorunların büyük bölümü doğru muhataba ulaşmamaktan çözülemiyor. Ben devletin en tepesinde 7 yıl çalıştığım için devleti kuşbakışı görme imkanım oldu. Hangi sorunu kimle çözersiniz noktasında benden daha tecrübeli birisinden söz edilemez. Büyükşehir Belediye Başkanımız muhtarlarla ilgili bir toplantı yaptı ve çiftçilerin mısır desteğiyle ilgili sorunu olduğunu söyledi. Tarım Bakanlığımızla görüştüm ve sorun çözüldü. Hızırtepe’de bir okul sorunu vardı ve doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı’yla görüştük ve sorun çözüldü. Türkiye’de bütün milletvekillerinden daha avantajlı konumda olabileceğimi de söyleyelim. Şu anda Türkiye’yi yöneten kadroların kararnamesinin tamamında benim imzam var. Bu anlamda da psikolojik anlamda avantajım olduğumu ifade edebilirim.

Bir Sakarya hikayesi
*Görev yaptığınız sürede Sakarya’nın doğal güzelliklerini dünyaya tanıtmak için çaba verdiniz. İlimizin doğal güzelliklerinin potansiyeli anlamında ne düşünüyorsunuz?
Ben başka şehirler kendileri için anlatırlar ama ben Sakarya’nın nasıl bir doğal güzelliğe sahip olduğunu anlatmak için bir anekdot naklediyorum. Allah yeryüzünü yarattıktan sonra işin dizaynıyla ilgili kısma geldiğinde meleklerden biri çağrılmış ve bir torba verilerek kendisine verilerek, ‘Bunun içerisinde güzellik, bolluk ve bereket’ denilen şeyler var. Şimdi bunu alacaksın ve dünyanın muhtelif yerlerine bundan birer tutam saçacaksın. Fakat tam Sakarya’nın üzerinden geçerken torba meleğin elinden kaymış ve bütün güzellikler bu coğrafyaya serpilmiş. Genel Sekreterliğimde görevim gereği dünyanın bir çok yerini görme fırsatı elde ettim. Ama burası sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en özel bölgelerinden biri. Bunun farkına varmamız lazım. Ben Acarlar Longozu’nu Sakarya’ya tanıttığımda ben bir keşifte bulunmadım. O longoz orada binlerce yıldan beri bulunuyordu. Biz bir farkındalık yarattım. Ben yakınımızda bulunan Harmantepe Kalesi içinde farkındalık yaratmaya çalıştım ama olmadı. Şimdi önümüzdeki günlerde orası Sakarya’nın gündemine gelecek. Sakarya ormanları çok özel alanlar. Çok zengin bir florası var. Bir tarafta denizi, gölleri, bir tarafta nehirleri, bir tarafta ovaları ve bir tarafta yaylaları var. Doğanın da burada zengin bir mirası var. Sakaryalılar önümüzdeki günlerde bunun farkına varır. Bazen balık suyun içinde yaşar ama suyun kendisi için ne kadar hayati için ne kadar hayati olduğunu fark edeceğiz.
*Doğal güzelliklerin korunmasıyla ilgili olarak atılan adımlar sizce yeterli mi?
Bunları kanunla korumak bir gerekliliktir ama bunun ötesinde konumu ve varlığı üzerinde farkındalık yaratmak önemlidir. Bu coğrafyanın ne kadar büyük bir bitki zengini olduğunu söyledim. Yani sadece bu bölgede yetişen Endemik bitkiler var bu coğrafyada. Mesela Acarlar Longozu’nda su menekşesi var. Kapımızdan önünde çıktığında bastığımız bitki endemik bitki de olabilir. Bunun farkına varırsak onu daha dikkatli koruruz. Farkındalık oluşturmak ve mevzuatı o zaman önüne koymak gerekir.

Bülbülün 40 şarkısı
*Mustafa İsen son olarak hangi kitabı okudu?
Hayatımda belki de en az kitap okuduğum bir dönemi yaşıyorum. Sabahın 08.00’inde alana çıkıyoruz ve gece yarısı bitkin bir vaziyette eve dönüyoruz. Eve girdiğimizde ilk yaptığımız ilk iş kendimizi yatağa bırakmak oluyor. En son okuduğum kitap sevgili dostum İskender Pala’nın ‘Bülbülün 40 şarkısı’

*Mustafa İsen en son hangi filmi izledi?
Seçim süreci içerisinde bir filme gidemedim. En son bir gün torunları toplayarak onlarla beraber bir filme gittik. Evliya Çelebi Ölümsüzlük Suyu filmini torunlarla birlikte izledik.
*Sizce hayatta en değerli şey nedir?
Organizasyon kabiliyeti yüksek olan insan derim. Bu şehirde organizasyon kabiliyeti olan insan sayısı çok. Ankara’da da bu konuşulur. Büyük sendikaların yöneticilerin çoğu Sakaryalıdır. Bu Sakarya için bir kazançtır. AK Parti Türkiye’yi çok değiştirdi.
*Seçmene mesajınız nedir?
Ben Türkiye halkının ve Sakaryalı hemşerilerimizin sağduyusuna inanıyorum. Bu gelişmelere ve istikrara ön vereceklerdir. Bunu inşallah 7 Haziran’da hepimiz görmüş olacağız.

Ekstralar

*İlimizde yoğun bir sanayileşme yaşanıyor. Bu şehir size göre sanayi ve çevre dengesini nasıl tutturmalı?
Bu şehirde 9 OSB var. OSB demek sanayiyi birinci derecede değerli topraklar üzerinde bulundurmamak ve yerleşmiş olanları arıtma dahil olmak üzere bütün sorunları çözerek kullanıma açmak demektir. Başlangıçta OSB kurulmadan Akyazı örneğinde olduğu gibi isteyenlerin istediği yere kurduğu sanayi yatırımları var. Bunları zapturapt altına almak lazım. Bu coğrafyada çok sayıda tavuk çiftliği var. Bunlar çok gelişigüzel yerleşimleri var. Ben Büyükşehir Yasası’nın fırsat sunduğunu düşünüyorum bize. Daha makro yaklaşımlarla her şeyin yerli yerine oturmasına imkan verecektir.

 

DOĞAPEREST DEĞİLİM
*Sapanca’nın tepelerindeki yapılaşmalar bölgenin ekolojik dengesini değiştirir mi?
Ben şu aşamada ekoloji dengede bir şey değiştireceği kanaatinde değilim. Benim bu konudaki ölçüm koruma ve kullanma dengesini birlikte yürüteceğiz. Ben doğaperest değilim. Yani doğadaki hiçbir şeye dokunulmasın mantığı içerisinde değilim ama dengeyi bozmayacağız. Burada bir denge var. Dengeye dikkat edeceğiz.

KUZEY YILDIZ OLACAK
*Şehrin kuzeyiyle ilgili potansiyelin yüksek olduğunu gözlemlemiştiniz. Şehrin kuzey bölgesiyle ilgili yapılması gerekenler nelerdir?
Ben bu aday adaylığı süreci içerisinde şehrin kuzeyinin 5 yıl içerisinde adından çok söz ettirdiğini söyledim. O zaman Endüstri Bölgesi yoktu. Büyük alüminyum yatırımları yoktu. Şimdi limanla ilgili çalışmalar başladı. Demiryoluyla ilgili çalışmalar gerçekleşecek. Demir çelikle ilgili büyük bir yatırım var. Onu ziyaret ettiğimde yöneticisi bana limana güvenerek o yatırımı yaptıklarını söyledi. Ama liman bitmediği için tasarladıkları maliyetin 3 katına mal olduğunu söyledi. Halbuki liman olduğu zaman farklar ortadan kalkacak. Liman bu yüzden çok önemli. Akçakoca’dan gelecek otoyol bölgeyi genişletilecek. Biliyorsunuz eskiden Kocaali’ye gidilir ve gelinirdi. Oradan bir yere gidilemezdi. Orası bir kavşak haline geliyor. Bütün Karadeniz oradan akacak. Bütün İstanbul’da Karadeniz’e oradan akacak. TEM Otoyolu Sapanca’yı nasıl değerlendirdiyse Karadeniz otoyoluyla birlikte bölge çok değerlendirecek. Bölge çok önemli bir lojistik merkezi olacak. Büyük antrepolar kurulacak. Büyük fabrikalar kurulacak.

SAKARYA ARAŞTIRMALARI
*SAÜ’yü nasıl görüyorsunuz? Genelde üniversite ile şehrin bütünleşmemesinden dert yanıyoruz. Sizce şehir nasıl üniversite ile bütünleşir?

Ben 6 yıl YÖK üyeliği yaptım. Ben yüksek öğretim planlarını ve yüksek öğretimin konumunu bilenlerden birisiyim. SAÜ gerçekten çok güçlü bir üniversitedir. Birikimini sadece Türkiye ile değil, Türkiye dışından da paylaşan bir üniversitedir. Üniversitemizin toplumla bütünleşme ile ilgili sorunları var. Biz iki gün önce SAÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas ile bu konuda bir toplantı yaptık. Bir Sakarya Araştırmaları Merkezi kuruldu ve bunun aktif hale gelmesini, şehirle üniversitenin daha çok bütünleşmesini arzu ediyoruz. Seçimlerden sonra bu şehirde en çok ilgileneceğim konulardan bir tanesi eğitim konusu olacak. Ben zaten şehrin dinamiklerini 4 ayak üzerinde görüyorum. Birisi sanayi, birisi tarım, birisi turizm. Ve bütün bunların tabanına da eğitimi koyarak inşa edeceğiz inşallah.

TARIM ARAŞTIRMALARI
*İlimizde tarım alanlarının değerlendirilmesi büyük sorun. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Bizim ovamız Türkiye’nin en değerli ikinci ovası. Tarım alanı olarak Türkiye’nin en avantajlı şehirlerinden birisinde yaşıyoruz.Tarımsal konseptleri değiştirmek gerekiyor. Atadan dededen görünen yöntemlerle tarımı sürdürülebilir olmaktan çıktı. Çiftçilik bir nevi profesyonel iş haline dönüştü. Bu coğrafyada süs bitkiciliği noktasında ben önümüzdeki yıllarda önemli gelişmelere tanık olacağımızı görüyorum. Hollanda sadece kesme çiçekten yıllık 25 milyar dolar para kazanıyor. Sakarya’nın toplam ihracatının yıllık 2.5 milyar olduğunu düşünürseniz ne anlama geldiğini görebilirsiniz.